Hasan Yamaç Balkır...
Çok istedim seni 2 gün daha içimde tutabilmeyi. Hem ablan okulunda geri kalmasın diye, hemde sen koç erkeği ol diye. Olmadın:)
Doğumdan 1 gün önce...
Ablanı okuluna ziyarete gittik. Öğretmenleri dahil benim seni sokaklarda doğuracağımı düşünüyor. Hani doğuma 3 gün var ya, hem yürümek istedim, hemde ablanı okuldan erken alıp biraz gezelima istedik. Biraz mı? Kabataş, Karaköy, Taksim tam 3 saat yürümüşüz. Normalde saatlerce yürüdüğünde bile sesi çıkmayan ben, o gün bir gariptim. Yürüyemiyordum. Baban çok kilo aldığımı söyleyip dalga geçiyordu. Ama ben yürürken senin daha da fazla aşşağıya indiğini hissedebiliyordum. Eve geldik. Yemek yedikten sonra ilk defa sofrayı bile kaldıramadım. O kadar yorgun hissediyordum ki, sadece tuvalete gitmek için ayağa kalkabiliyordum. En son abartmıyorum 2 dakika içinde 4 defa tuvalete gittim. Bu işte bir gariplik vardı. Ama ben tutacaktım ya seni 2 gün daha içimde, konduramadım...
Tam 2-3 aydır devam eden kasılmalarım birkaç gündür sancılı olmaya da başlamıştı aslında. Ama düzenli değildi. Yatağa girdiğimde dua ettim. Çünkü henüz bitmeyen birkaç işim daha vardı. Bugün değil Allahım, bugün değil...
Tıpkı ablandaki gibi 2 saat uyuyup sabah 4:30 da sancıyla uyandım tuvalete gitme ihtiyacı duyarak. Babana da küsmüştüm. Zaten o saatlerde eve yeni gelmişti. Tuvalete gittiğimde ablanda olduğu gibi nişan kanamasını gördüm ve bağırmaya başladım babana (sanki onun suçuymuş gibi:) ; Gördünmü, ben sana demiştim! Erken doğacak bu çocuk!!! Ve bir anda deliler gibi ağlamaya başladım. Çünkü kendimi hazır hissetmiyordum...
Ablanda paniklememiştim ama sende çok panikledim. Doktoru arasam mı, Gülçin'i (fotoğrafçımız) arasam mı? Hemen mi doğururum yoksa banyo falan yapmaya vaktim var mı?.. Tabii ki vardı. Küvette doğuracağımı bilsem, o duşu almadan çıkamazdım evden. Dakika tutamıyordum. Ama bayağı şiddetli sancılarım vardı banyodayken. O sırada baban benden daha panikti. Ne yapacağız, ne oluyor, geliyor mu, kimi arayalım, anneni arayalım, annemi arayalım mı? Ben anneanneni aratmadım. Doktoru da, Gülçin'i de. Çünkü hemen doğurup doğurmayacağımı bilmiyordum. İnsanları ayaklandırmak istemedim o saatte. Bu arada ben evim dağınık diye söylenirken, babanı mutfakta bulaşıkları makineye yerleştirirken gördüğümü hatırlıyorum:) İşin en heyecanlı kısmı ise ablanı uyandırmaktı. Derin, bebek geliyo, kalk kızım hastaneye gidiyoruz dediğim andaki yüzündeki mutluluk ve heyecanı tarif edemem. Aldık çantaları çıktık yola. Sabah saat 5:30 gibi doğumhanenin o itici kapısından içeri girdim kızımı, kayınvalidemi ve Gökhanı dışarıda bırakarak. Nöbetçi ebe karşıladı beni bir takım sorularla. Önce Nst'ye bağlayacağını, eğer sancılarım düzensizse beni eve göndereceklerini, o yüzden doktoruma haber vermeyeceklerini söyledi. 10 dakikalık nst sonucunda muayene yapması gerektiğini ve açılmama bakacağını söyledi. Korkulu rüyam gelmişti. Doğumdan çok o muayeneden korkuyordum! Gerçi sandığım kadar zor geçmedi, ebenin ağzında 6-7 cm olduğubu öğrenene kadar. Ben günlerdir sokaklarda sancı çekiyormuşum da benim haberim yokmuş...
Hemen doktoru arıyorum, bebek geliyor dedi. Önce beni tekrar nst'ye bağladı, ki sancı anındaki nst'nin lastiklerinin karnı sıkması kadar kötü bi acı yok, sonra da bebeğin beslenebilmesi için serum verdi. O sırada sancı değerimin 60 olduğunu gördüm. Dayanılmayacak gibi değildi. Ebeye en yüksek değerin kaç olduğunu sordum. 110-120 dedi. Demek ki bunun iki katı daha şiddetli bir sancıya hazırlıklı olmam lazımmış... Gökhan yanıma geldi. Aslan karım, sen bunu da başarırsın, hadi birazcık dayan... Benim aklım Derin'deydi. Serumu alıp biraz yürümeye karar verdim. Amacım kapının arkasından kızımı görebilmekti...
Bir süre sonra ebe, tekrar muayene etmesi gerektiğini söyledi. Açılma 7-8 cm olmuştu ve ebe ağrı şiddetimin bundan daha fazla olmayacağını, sadece sıklaşacağını söyledi. Ne yalan!!!
O sırada biraz da oyalanmak adına telefonuma not almak istedim... "2. defa test ediyorum, normal doğum yapanlar, tamamen edepsizliklerinden bağırıyorlar! " Tabi ilkinde epidural normal doğum yapmış bir insan olarak, suni sancıyla bir hayli sancı çektim, ama doğum anı ağrısız sancısız süperdi.
Ebe bebeğin türlü türlü manevralarla doğum kanalına girmeye çalıştığını, her an suyumun gelebileceğini, herşeyin kontrol altında olduğunu, paniklemememi, tuvalet ihtiyacımda da ıkınmamamı tembihleyip doktorumu çağıracağını söyledi. Bu doğumumda lağman yapılmadı. Çok da memnun oldum, o kadar diyeyim;) Saat 9 gibi doktorum geldi. İste onu gördüğümde bende hazırdım artık. Sancıyla karışık mutluluğum tarifsizdi. Doktorum muayene etti. Açılma 8 cm'di. Suyumu yine o iğrenç çubukla getireceğini duyunca korktum tabi. İlkince acımıştı. Doktorum herzamanki rahatlığıyla bunu daha önce de yaşadığımı, korkmamam gerektiğini söyledi. Gerçekten de bu sefer acımadı, ya da sancılar onun acısını bastırdı. Su geldikten sonra doğum hızlanıyor...
Tabi ben o arada çoktan herkese msj atmıştım gerçekten doğurduğumu anlayınca. Whats app'dan yayın; herkes uyuyo, ben doğuruyorum!.. :)
İşte asıl doğum hikayemo suyun getirilmesinden sonra başlıyor. Bir ara hasta bakıcının, ah kızım, o sancı araları olmasa Allah doğumun sabrını verir mi dediğini hatırlıyorum... Sancı arası yok denicek kadar azalmıştı. Yürüyorum olmuyor, yatıyorum olmuyor. Gökhan en son içeriye geldiğinde, yatağa doğru yere çömeldiğimi ve oradan kalkamadığımı da hatırlıyorum. Ama sanırım istemsiz yaptığım o pozisyon işe yarıyor... Ve en son nst de sancı değerim 110'du. Gerçekten doğum hızlanıyor, sancı geldiğinde ıkınma isteği duyuyordum. Aslında sancı geldiğinde değil, son 1 saattir sancı hiç gitmiyordu. Bilincim uyuşmuştu. Minik adam geliyordu, hissediyordum. O anda doktorum geldi ve beni yan odadaki doğumhaneye aldılar. Saat 9:30... O sırada benim "doğumda bağıranlar edepsiz" tezim de çürüyordu. İstemsiz bağırmaya başlamıştım. Bu ne ya, bu nasıl birşey diye bağırıyordum. Başaramayacağımı düşündüm. Beni bayıltmayacaklarını biliyordum, kendi kendime bayılmak istedim. Doktorun ve ebenin talimatıyla ıkınıyordum ama minik adamı çıkartamıyordum. Durma Pelin diyorlardı ama ben gücüm yok diyordum. Hadi Peliiin, çok az kaldı, saçlar görünüyor, daha güçlü!.. Gökhan elimi tutuyor, bir de ona bağırıyordum. Çek elini, dokunma bana. Bana dokunduklarında sancım daha da şiddetleniyor gibi geliyordu. Ama herkes gülüyordu... :)
İş o kafayı çıkarabilmek. O gerginlik hissi garip. O anda cennetin gerçekten annelerin ayakları altında olduğuna inandım. Annem ne zorluklar çekmiş... Hadi Pelin bebek geliyo, son defa ıkın dedikleri anda saat sabah 10:05'di. Artık gücümü toplayıp o sancıyla birlikte bebeği çıkarıp rahatlamak istiyordum. Gücümü topladım. İşte tam o anda büyük bir çığlıkla minik adam dünyaya geldi. Kucağıma verdiler. Ve ben yine! o hüngür hüngür ağlayan annelerden olamadım. Yine şaşkındım. Gülüyordum ve ona bakıp "ay bu da çirkin" diyordum:) Ama o da aynı ablası gibi doğduğu anda bile mis gibi kokuyordu. Ben gülüyordum. Çok şükür sancı tamamen gitmişti, çok mutluydum. İlk bayılacak gibi olmayı gökhan kordonu keserken yaşadım. Tansiyonum düşmüstü. Dolambaçlı korkunç birşey. Benim iç organlara karşı bi korkum var:) Ben zaten normal doğum videosu bile hiç izlememiştim. Çünkü kendimi biliyorum, izlesem doğuramazdım. 2. bayılma tehlikemi de doktor bebeğin eşini görmek istermisin diyip koca bir et parçasını karşımda tuttuğunda yaşadım. Tabii ki ona da hiç bakamadım. Derin'de de bakmamıştım. Doğumda sırasında kesi yapılmadı. Fakat içeride ufak bir yırtılma olduğu için iç dikiş yapıldı. Yapılan uyuşturucu iğnenin etkisiyle hiç birşey hissetmedim. Sancı da yoktu. Kuş gibiydim. Hemen yanımda bebeğimin ilk bakımları yapılırken Gülçin'de bizim mutluluk fotoğraflarımızı çekiyordu:) Heyecanlıydım. Canım kızımın saatlerdir bizi nasıl heyecan ve merakla beklediğini biliyordum. Bende onu görüp öpmek için sabırsızlanıyordum. Bebek ilk muayeneleri yapılırken benim doğumhanedeki işim bitmişti. Pijamalarımı giyip odama götürüldüm. Kapıda herkes gülüyordu. Bende. Kızıma sarıldım, öptüm, kokladım. Aylardır beklediği kardeşi nihayet gelmişti. Bir süre sonra bebeği yanıma getirdiler. Henüz kimse görmemişti. Tepkileri görünce ailemin ne kadar da bebek hasreti duyduklarını anladım. Herkesten bir benzetme yorumu geldi tabii ki geç olmadan. (Hiç eksik olmaz:) Derine'e benziyordu, dolayısıyla babasına. Ama dayısına da çok benziyordu. E kız halaya, erkek dayıya:)
Hastanedeki gecemiz güzel geçti. Hafif bir dikiş acısı dışında pek problem yoktu. Tabii bir de rahmin toparlanırken verdiği sancı. Derin'deki gibi dayanılmaz değildi... Gece hastanede Gökhan'la başbaşa kaldık. Sağolsun bana çok yardımcı oldu. Sabaha kadar horul horul uyudu. Sabah olduğunda o kadar iyiydim ki odamı bile kendim toparladım. Hastanede gezinirken beni görenlerin normal doğumun faydalarından bahsettiklerini de duydum. Evet, çok kolay değildi. Ama şunu anladım ki vakti geldiğinde o bebek orda durmuyor. Çıkmak için herşeyi deniyor. Ikınmanın anne tarafından yapıldığını düşünürdüm. Hayır. Bebek oraya geldiğinde anne o eylemi istemsiz yapıyor. Yani rahatlamak için buna ihtiyaç duyuyor. Ve bebek doğduğunda herşey bir anda unutuluyor...
Şimdi ailemize minik bir adam katıldı. Ailem büyüdü. Derin'den başka hiçbir çocuğu onun kadar sevemeyeceğimi düşünürken, ben bu adama aşık oldum! Ne eksik ne fazla. Şimdi iki tane aşkım var. Şimdi daha çok anne oldum!..
Sevgiler PELİN
Pelin hanim Merhaba. Bide istediği kadar cocuk sahibi olmuş ve bundan sonra hamile kalmak istemeyenler için doğum kontrol yöntemleri hakkında yazı yazsana siz hangi yöntemi kullanıyorsunuz. Tesekkurler
YanıtlaSil