29 Nisan 2017 Cumartesi

Bez bırakma süreci


    Tıpkı memeden kesme nasıl gözümde büyüdü ve çok zor olacağını düşündüm ama aslında süper ötesi kolay olduysa, bez bırakma maceramız da o kadar kolay oldu.
    Biliyorsunuz geçtiğimiz yaz Yamaç 2 yaşındayken bez bıraktırma teşebbüsüm olmuştu. Ama anladım ki bu bir süreç ve asla çocuktan sinyal gelmeden başlanmaması gerekiyor. Pardon neye başlanmaması gerekiyor? Tuvalet eğitimi mi? I-ıhh. O hayvanlara veriliyormuş bi kere bu sürece böyle demeyecekmişiz😆 Tuvalet alışkanlığı mı? E bende bunu kabul etmiyorum alışkanlık falan yok çocuk ne zaman isterse o halledecek o teşebbüs bu kararı verdirdi bana. Çiş sorunsalını çözdük diyelim en iyisi🤔
    Yamaç tam 3 yaşında. E malum yaz da geliyor bıkmışım bez açmaktan. Bekliyorum sinyal, gel sinyal. Son dönemlerde kakası geldiğinde saklanmaya başlamıştı anne sen git demeye başlamıştı bu büyük bir sinyaldi. Dedim evet artık hazır. Şeyy, neye hazır. Neyse oralara bir daha gelmeyelim😅 Sonra dedim kış hava daha soğuk, sinyal de gelmişken ben ekipmanı tamamlayayım bu arada da Yamaç'la konuşmaya devam edeyim. Bir süre her bezlediğimde bak sen artık abi oldun, artık çişini ve kakanı tuvalete yapabilirsin, geldiğinde bezine yapma bana söyle tamam mı dedim. Tamam dedi, ama bu 1-2 hafta içerisinde hiç söylemedi. Sonra her bezine yaptığında aaa bak yine altına yapmışsın hani tuvalete yapacaktık falan dedim. Öncelikle şunu söyleyeyim ki ben internetlerde dolaşıp hiçbir tavsiye falan okuyup aklımı bulandırmak istemedim, çünkü ben çocuklarımı kitaplara göre büyütmüyorum. Bildiğim birkaç doğru vardı sadece, kızımda da tecrübe edindiğim, aynı yoldan ilerledim... Sonra bir gün avm de gezerken mothercare mağazasına girdik ve aa bak burda çocuk tuvaletleri var hangisine yapmak istersen söyle onu alalım ve artık çişini ona yap dedim. Önce bir heyecanlandı. Evde zaten ikeanın klasik bir modeli vardı fakat ona birkaç defa oturduğunda anne popom acıyor demişti. Mağazada koltuk gibi bir model gördük o da onu beğenince hemen aldık. Yolda hep konuştum benim oğlum artık abi oldu kendi tuvaletine yapacak dedim. Lazımlığım müzikli ya da çok dikkat çeken bir model olmamasına özen gösterdim çünkü bu doğal bir süreç olduğu için özendirip merasim haline çevirmek istemedim. Diyeceksiniz biliyorum keşke direkt klozete alıştırsaydınız ama malesef Yamaç klozetten çok korkuyordu kapak denediğimiz halde oturmayı reddetti. Sizinki oturuyorsa tabii ki öyle başlayın, en güzeli. Sonra bir gece yatıyoruz seslendi, anne çişim geldi. Dedim ki hadi ordan beni kandırıyorsun lazımlığın başında 1 saat bekletip yapmıyorsun. (Sandım ki uyumamak için öyle söylüyor) Sonra kızdı bana, anneeee, çişim geldi diyorum😀 Hemen koştum, heyecanımı belli etmeden götürdüm ve lazımlığına çişini yaptı🙈 Tabii o anda heyecanımı saklayamadım aferin benim oğluma, artık tuvalete yapıyorlar falan. Bu arada da biz tuvaletini yaparsan sana süpriz hediyemiz var diye çocuğu kodladığımız için Yamaç babasını aramak istedi. Çöp kamyonu ve hamur seçti😆 Sadece yatarken yaptığı için ben yarın gündüz bezi çıkarırız diye düşündüm ve yatarken bezledim. Tıpkı Derin'de ki gibi gece kaldırıp tuvalete götürdüm. O gece tuvalete yapmadı ama bezine yaptı. Derin'de geceyi, gündüzü, kakayı aynı gün halletmiştik, asla kıyas yapmam bana göre değil ama bu da o kadar kolay hallolur sanmıştım...
    Ertesi gün kalktık ve bezi çıkardık. Gün içinde 4 defa lazımlığa, 4 defa da üzerine çiş yaptı. Her yaptığında aa kaçırdın heralde, gel üstünü değiştirelim ama birdahakine mutlaka söyle dedim. Ona asla kızmamama rağmen her üzerini ıslattığında özür diledi oğlum😳 Ama kakası geldiğinde asıl sınavım o an dı işte. Bezlerin yerini biliyordu ve bezleri kaldırmayı unutmuştum. Anne karnım ağrıyor diye ağlamaya başladı. Hadi gel tuvalete gidelim dediğimde bez tak dedi. Önce biraz ikna etmeye çalıştım, sonra baktım çocuk ızdırap çekiyor bağladım bezi. Ama taktiği biliyordum, kakasını yaptıktan sonra bezleri sepetten kaldırdım.... Gece yatarken bezlemedim ama 2 defa kaldırıp tuvalete götürdüm. Uykusu bölününce ağladı ama birinde yaptı.
    2. Gün üzerini 2 defa ıslattı diğerlerini tuvalete yaptı. Kakası geldiğinde yine bez takmamı istedi. Git getir dedim😉 Gitti bez yok. Aa, bezimiz bitmiş, gel sen zaten tuvalete yapabilirsin dedim. Markete gidip alalım dedi, market artık sana bez vermez sen abi oldun, çişini tuvalete yapıyorsun o yüzden kakanı da yapabilirsin dedim. Tuvalete oturdu, kalktı, oturdu, kalktı. Defalarca aģladı. Yapamam, korkuyorum. Her defasında yapabilirsin diyip güç vermeye çalıştım. Çok zor bir 3 saat geçirdik. Artık tutamayacağını anladığı anda ağlayarak yaptı. Sonra bir rahatlama bir mutluluk ve kakasını gördüğundeki şaşkınlık😆 Aa anne ben havuç yaptım😅
    Ertesi gün hiç çiş kazası olmadı. Kaka yine biraz zor oldu ama ilkine göre daha kolaydı. Gece bezlemedim. Yatağı ıslattı, ama uyanmadı😀
   5-6 günün sonunda komple çişi de kakayı da çözmüş olduk. Simdi neredeyse 2 hafta olacak. Arada çok ağır hastalıklar geçirdiğim için gece kalkmaya güç bulamadığımdan yatarken altını bezledim. Hiçbirinde yapmadı. Birkaç gündür gece de bezlemiyorum 1 defa kaldırıyorum ama genelde uykusu bölündüğü için yapmıyor. Neyse ki altına da yapmıyor. Yani sanırım geceyi de çözdük bezlemeyeceğim ama sanırım kaldırmaya devam edeceģim....
    Her çocuk farklıdır, bizim sürecimiz böyle geçti. Yamaç şu anda çiş ve kakasını bana söylemeden kendisi yapıp altını silebilecek kıvamda😅 Darısı sizin başınıza. Zorlamayın, ondan bir sinyal bekleyin yeter. Unutmayın ki bu onları bebeklikten ayıran son adım, tadını çıkarın🙏

    Sevgiler Pelin
   

17 Mart 2017 Cuma

Yamaç doğum... 19.03.2014

 

  Hasan Yamaç Balkır...

  Çok istedim seni 2 gün daha içimde tutabilmeyi. Hem ablan okulunda geri kalmasın diye, hemde sen koç erkeği ol diye. Olmadın:)

  Doğumdan 1 gün önce...

  Ablanı okuluna ziyarete gittik. Öğretmenleri dahil benim seni sokaklarda doğuracağımı düşünüyor. Hani doğuma 3 gün var ya, hem yürümek istedim, hemde ablanı okuldan erken alıp biraz gezelima istedik. Biraz mı? Kabataş, Karaköy, Taksim tam 3 saat yürümüşüz. Normalde saatlerce yürüdüğünde bile sesi çıkmayan ben, o gün bir gariptim. Yürüyemiyordum. Baban çok kilo aldığımı söyleyip dalga geçiyordu. Ama ben yürürken senin daha da fazla aşşağıya indiğini hissedebiliyordum. Eve geldik. Yemek yedikten sonra ilk defa sofrayı bile kaldıramadım. O kadar yorgun hissediyordum ki, sadece tuvalete gitmek için ayağa kalkabiliyordum. En son abartmıyorum 2 dakika içinde 4 defa tuvalete gittim. Bu işte bir gariplik vardı. Ama ben tutacaktım ya seni 2 gün daha içimde, konduramadım...
  Tam 2-3 aydır devam eden kasılmalarım birkaç gündür sancılı olmaya da başlamıştı aslında. Ama düzenli değildi. Yatağa girdiğimde dua ettim. Çünkü henüz bitmeyen birkaç işim daha vardı. Bugün değil Allahım, bugün değil...
  Tıpkı ablandaki gibi 2 saat uyuyup sabah 4:30 da sancıyla uyandım tuvalete gitme ihtiyacı duyarak. Babana da küsmüştüm. Zaten o saatlerde eve yeni gelmişti. Tuvalete gittiğimde ablanda olduğu gibi nişan kanamasını gördüm ve bağırmaya başladım babana (sanki onun suçuymuş gibi:) ; Gördünmü, ben sana demiştim! Erken doğacak bu çocuk!!! Ve bir anda deliler gibi ağlamaya başladım. Çünkü kendimi hazır hissetmiyordum...
  Ablanda paniklememiştim ama sende çok panikledim. Doktoru arasam mı, Gülçin'i (fotoğrafçımız) arasam mı? Hemen mi doğururum yoksa banyo falan yapmaya vaktim var mı?.. Tabii ki vardı. Küvette doğuracağımı bilsem, o duşu almadan çıkamazdım evden. Dakika tutamıyordum. Ama bayağı şiddetli sancılarım vardı banyodayken. O sırada baban benden daha panikti. Ne yapacağız, ne oluyor, geliyor mu, kimi arayalım, anneni arayalım, annemi arayalım mı? Ben anneanneni aratmadım. Doktoru da, Gülçin'i de. Çünkü hemen doğurup doğurmayacağımı bilmiyordum. İnsanları ayaklandırmak istemedim o saatte. Bu arada ben evim dağınık diye söylenirken, babanı mutfakta bulaşıkları makineye yerleştirirken gördüğümü hatırlıyorum:) İşin en heyecanlı kısmı ise ablanı uyandırmaktı. Derin, bebek geliyo, kalk kızım hastaneye gidiyoruz dediğim andaki yüzündeki mutluluk ve heyecanı tarif edemem. Aldık çantaları çıktık yola. Sabah saat 5:30 gibi doğumhanenin o itici kapısından içeri girdim kızımı, kayınvalidemi ve Gökhanı dışarıda bırakarak. Nöbetçi ebe karşıladı beni bir takım sorularla. Önce Nst'ye bağlayacağını, eğer sancılarım düzensizse beni eve göndereceklerini, o yüzden doktoruma haber vermeyeceklerini söyledi. 10 dakikalık nst sonucunda muayene yapması gerektiğini ve açılmama bakacağını söyledi. Korkulu rüyam gelmişti. Doğumdan çok o muayeneden korkuyordum! Gerçi sandığım kadar zor geçmedi, ebenin ağzında 6-7 cm olduğubu öğrenene kadar. Ben günlerdir sokaklarda sancı çekiyormuşum da benim haberim yokmuş... 
  Hemen doktoru arıyorum, bebek geliyor dedi. Önce beni tekrar nst'ye bağladı, ki sancı anındaki nst'nin lastiklerinin karnı sıkması kadar kötü bi acı yok, sonra da bebeğin beslenebilmesi için serum verdi. O sırada sancı değerimin 60 olduğunu gördüm.  Dayanılmayacak gibi değildi. Ebeye en yüksek değerin kaç olduğunu sordum. 110-120 dedi. Demek ki bunun iki katı daha şiddetli bir sancıya hazırlıklı olmam lazımmış... Gökhan yanıma geldi. Aslan karım, sen bunu da başarırsın, hadi birazcık dayan... Benim aklım Derin'deydi. Serumu alıp biraz yürümeye karar verdim. Amacım kapının arkasından kızımı görebilmekti...
  Bir süre sonra ebe, tekrar muayene etmesi gerektiğini söyledi. Açılma 7-8 cm olmuştu ve ebe ağrı şiddetimin bundan daha fazla olmayacağını, sadece sıklaşacağını söyledi. Ne yalan!!!  
O sırada biraz da oyalanmak adına telefonuma not almak istedim... "2. defa test ediyorum, normal doğum yapanlar, tamamen edepsizliklerinden bağırıyorlar! " Tabi ilkinde epidural normal doğum yapmış bir insan olarak, suni sancıyla bir hayli sancı çektim, ama doğum anı ağrısız sancısız süperdi.
  Ebe bebeğin türlü türlü manevralarla doğum kanalına girmeye çalıştığını, her an suyumun gelebileceğini, herşeyin kontrol altında olduğunu, paniklemememi, tuvalet ihtiyacımda da ıkınmamamı tembihleyip doktorumu çağıracağını söyledi. Bu doğumumda lağman yapılmadı. Çok da memnun oldum, o kadar diyeyim;) Saat 9 gibi doktorum geldi. İste onu gördüğümde bende hazırdım artık. Sancıyla karışık mutluluğum tarifsizdi. Doktorum muayene etti. Açılma 8 cm'di. Suyumu yine o iğrenç çubukla getireceğini duyunca korktum tabi. İlkince acımıştı. Doktorum herzamanki rahatlığıyla bunu daha önce de yaşadığımı, korkmamam gerektiğini söyledi. Gerçekten de bu sefer acımadı, ya da sancılar onun acısını bastırdı. Su geldikten sonra doğum hızlanıyor...
  Tabi ben o arada çoktan herkese msj atmıştım gerçekten doğurduğumu anlayınca. Whats app'dan yayın; herkes uyuyo, ben doğuruyorum!.. :)
  İşte asıl doğum hikayemo suyun getirilmesinden sonra başlıyor. Bir ara hasta bakıcının, ah kızım, o sancı araları olmasa Allah doğumun sabrını verir mi dediğini hatırlıyorum... Sancı arası yok denicek kadar azalmıştı. Yürüyorum olmuyor, yatıyorum olmuyor. Gökhan en son içeriye geldiğinde, yatağa doğru yere çömeldiğimi ve oradan kalkamadığımı da hatırlıyorum. Ama sanırım istemsiz yaptığım o pozisyon işe yarıyor... Ve en son nst de sancı değerim 110'du. Gerçekten doğum hızlanıyor, sancı geldiğinde ıkınma isteği duyuyordum. Aslında sancı geldiğinde değil, son 1 saattir sancı hiç gitmiyordu. Bilincim uyuşmuştu. Minik adam geliyordu, hissediyordum. O anda doktorum geldi ve beni yan odadaki doğumhaneye aldılar. Saat 9:30... O sırada benim "doğumda bağıranlar edepsiz" tezim de çürüyordu. İstemsiz bağırmaya başlamıştım. Bu ne ya, bu nasıl birşey diye bağırıyordum. Başaramayacağımı düşündüm. Beni bayıltmayacaklarını biliyordum, kendi kendime bayılmak istedim. Doktorun ve ebenin talimatıyla ıkınıyordum ama minik adamı çıkartamıyordum. Durma Pelin diyorlardı ama ben gücüm yok diyordum. Hadi Peliiin, çok az kaldı, saçlar görünüyor, daha güçlü!.. Gökhan elimi tutuyor, bir de ona bağırıyordum. Çek elini, dokunma bana. Bana dokunduklarında sancım daha da şiddetleniyor gibi geliyordu. Ama herkes gülüyordu... :)
  İş o kafayı çıkarabilmek. O gerginlik hissi garip. O anda cennetin gerçekten annelerin ayakları altında olduğuna inandım. Annem ne zorluklar çekmiş... Hadi Pelin bebek geliyo, son defa ıkın dedikleri anda saat sabah 10:05'di. Artık gücümü toplayıp o sancıyla birlikte bebeği çıkarıp rahatlamak istiyordum. Gücümü topladım. İşte tam o anda büyük bir çığlıkla minik adam dünyaya geldi. Kucağıma verdiler. Ve ben yine! o hüngür hüngür ağlayan annelerden olamadım. Yine şaşkındım. Gülüyordum ve ona bakıp "ay bu da çirkin" diyordum:) Ama o da aynı ablası gibi doğduğu anda bile mis gibi kokuyordu. Ben gülüyordum. Çok şükür sancı tamamen gitmişti, çok mutluydum. İlk bayılacak gibi olmayı gökhan kordonu keserken yaşadım. Tansiyonum düşmüstü. Dolambaçlı korkunç birşey. Benim iç organlara karşı bi korkum var:) Ben zaten normal doğum videosu bile hiç izlememiştim. Çünkü kendimi biliyorum, izlesem doğuramazdım. 2. bayılma tehlikemi de doktor bebeğin eşini görmek istermisin diyip koca bir et parçasını karşımda tuttuğunda yaşadım. Tabii ki ona da hiç bakamadım. Derin'de de bakmamıştım. Doğumda sırasında kesi yapılmadı. Fakat içeride ufak bir yırtılma olduğu için iç dikiş yapıldı. Yapılan uyuşturucu iğnenin etkisiyle hiç birşey hissetmedim. Sancı da yoktu. Kuş gibiydim. Hemen yanımda bebeğimin ilk bakımları yapılırken Gülçin'de bizim mutluluk fotoğraflarımızı çekiyordu:) Heyecanlıydım. Canım kızımın saatlerdir  bizi nasıl heyecan ve merakla beklediğini biliyordum. Bende onu görüp  öpmek için sabırsızlanıyordum. Bebek ilk muayeneleri yapılırken benim doğumhanedeki işim bitmişti. Pijamalarımı giyip odama götürüldüm. Kapıda herkes gülüyordu. Bende. Kızıma sarıldım, öptüm, kokladım. Aylardır beklediği kardeşi nihayet gelmişti. Bir süre sonra bebeği yanıma getirdiler. Henüz kimse görmemişti. Tepkileri görünce ailemin ne kadar da bebek hasreti duyduklarını anladım. Herkesten bir benzetme yorumu geldi tabii ki geç olmadan. (Hiç eksik olmaz:) Derine'e benziyordu, dolayısıyla babasına. Ama dayısına da çok benziyordu. E kız halaya, erkek dayıya:)
  Hastanedeki gecemiz güzel geçti. Hafif bir dikiş acısı dışında pek problem yoktu. Tabii bir de rahmin toparlanırken verdiği sancı. Derin'deki gibi dayanılmaz değildi... Gece hastanede Gökhan'la başbaşa kaldık. Sağolsun bana çok yardımcı oldu. Sabaha kadar horul horul uyudu. Sabah olduğunda o kadar iyiydim ki odamı bile kendim toparladım.  Hastanede gezinirken beni görenlerin normal doğumun faydalarından bahsettiklerini de duydum. Evet, çok kolay değildi. Ama şunu anladım ki vakti geldiğinde o bebek orda durmuyor. Çıkmak için herşeyi deniyor. Ikınmanın anne tarafından yapıldığını düşünürdüm. Hayır. Bebek oraya geldiğinde anne o eylemi istemsiz yapıyor. Yani rahatlamak için buna ihtiyaç duyuyor. Ve bebek doğduğunda herşey bir anda unutuluyor...
  Şimdi ailemize minik bir adam katıldı. Ailem büyüdü. Derin'den başka hiçbir çocuğu onun kadar sevemeyeceğimi düşünürken, ben bu adama aşık oldum! Ne eksik ne fazla. Şimdi iki tane aşkım var. Şimdi daha çok anne oldum!..

                          Sevgiler PELİN